12 Haziran 2010

Ingiltere - U.S.A : 1-1



90 Dünya Kupasi Turnuvalara girisimdir. Tam anlamiyla bütün maclarini izlemis, sonuna kadar heyecani yasamistim babamla beraber.. O gün bugündür bir kez olsun tutamadigim, sempatiyle yaklasamadigim takimdir ingiltere. Bunda muhakkak ki babamin da etkisi oldukca fazla. Tek tek futbolculari topladiginizda üc kere bes kere turnuvanin favorisi olur iken benim dönemimde bir kez olsun güzel futbol oynayip gönülleri fethettigini hatirlamam. Simdi yorumculari dinliyorum, yine diyor eskiye döndüler, geriden uzun toplarla vesaire.. Ne zaman o eski günlerden ciktilar ki ? Bir tane Gerrard gibi bir oyuncuyu Almanya milli takiminin tamamini degismezsiniz ya da Rooney.. Tek tek baktiginizda birazcicik kötü diyebileceginiz bir oyuncu dahi yok ve toplamindan cikan ses vuvuzeladan beter.! Böyle basladi ve her zaman puan kaybetmelerinden, ilk turda elenmelerinden de keyif alirim, yalan yok haci.. durum bu.!



Tüm bu antipatik görüntüsüne ragmen hakkini vermek gerekir ki geleneklerine, degerlerine bagli, dejenere olmamis bir futbol kültürüne sahip. Dün neyse bugün de odur. Lampard ve Gerrard'a ragmen orta sahasiz, uzun toplarla rakip ceza sahasina inen ve her daim fizikleri kuvvetli, alt yapisi saglam oyunculardan düz bir futbol ortaya konulmasi söz konusu. Yakin arkadaslardan seveni filan coktur diyecegim ama Dünya Kupasinin tadi taraf olmaktan ve bazen de böyle yaklasimlarla keyifli hale gelir.. Su kaleci hatasinin üzerine bir üst turda Almanya'ya penaltilar sonucu elendi mi tamamdir, geregini yerine getirmis olurlar..



Maca gelirsek; Her iki takim da tipik 4-4-2 ile basladi. Ingiltere Barry'nin yoklugunda Gerrard-Lampard ikilisiyle basladi ki tüm ülke bu ikilinin birlikte olusturacagi uyumdan cok da memnun degil. Bunun aksini kanitlarcasina maca basladilar ve her ikisinin de ucundan tutup Heskey ile girisilen verkactan dogan bir gole imza attilar.. Emile Heskey, oynadigi 59 milli macta sadece 7 gol atar iken en önemli rakibi Peter Crouch ise 38 milli macta 21 gol gibi oldukca yüksek bir yüzdeye sahip idi. Bu gol Capello'nun onu neden aldiginin belki de en önemli göstergesiydi. Oyun ici fizikli Amerikan defansina karsi olabilecek en iyi secimdi.. Golden cok gole giden yolun insa eden adam olarak kadroya girdi ve bana göre cok basarili bir mac cikarmistir..

Golden sonra her sey farklilasti. Amerika, Ingiltere'nin üzerine gitti. Ortalar, Donovan'in sutu derken baskiyi kurdu ve bu baskinin kurulmasinda Amerikanin Bundesligist futbolcusu sag bek Cherundolo'nun katkisi oldukca fazlaydi. Millner'in disari alinmasinin nedeni biraz da bu oyuncunun hucuma cikisinin engellenememesi nedeniyle gerceklesmistir. Millner hucumda da pasif kalir iken Lennon, Roadrunner lakabinin hakkini verircesine Glen Johnson ile o kulvari kullanarak cesitli aksiyonlar üretti. Öyle bir hizlandi ki bir ara, hayran kaldim ben.. Final pasi sorunu yasamasalar buradan rahatlikla iki gol daha cikarip galip gelebilirdi Ingiltere..



Belki de tam bu zamanlarda Gerrard-Lampard uyumsuzlugu kendisini göstermistirSadece gol attigi icin degil macin tamamina yakininda Gerrard bir sekilde kalitesini ortaya koyar iken Lampard gibi cok zeki bir futbol adamindan golün olusumu disinda harika bir kac sutunu izleyebildik sadece.. Bu da Gerrard ve daha dogrusu takim ile birlikte bir uyum gelistirememenin bir sonucudur.

Gerrard-Lampard ikilisine tek tek baktiginiz vakit oyun icerisinde cok da kötü secimler yapip felaket bir performans ortaya koymadilar lakin orta sahaya ne kadar hakim oldu Ingiltere ? Top yüzdesine bakin.. Glen Johnson- Lennon uyumuydu en büyük hucum silahi.. Iki orta saha bekleri ve önlerinde oynayan Rooney ile bir takim olamadilar. Oyunun hemen hicbir aninda yüzde yüz bir baski ve üstünlük de kurulamadi. Heskey'in fizigine yüklenilen uzun toplar, ingiliz orta sahasinin en önemli silahi oldu. Ingiltere böyle güclü iki yönlü oynayan adaminin oldugu yerde dahi gelenegini bozmadi.. Merkeze oyunun sistemi tasinamadi. Bilincli bir secim olmasi da ihtimal dahilinde lakin önde oyunu kuramazsaniz ve orta sahaniz da size baskiyi getiremezse oynun kontrolünü ele geciremezsiniz.. Ingiltere de bunu mac boyunca Amerika karsisinda hicbir zaman basaramamistir..



Amerika milli takiminda ise cok güzel performanslar ve dönem dönem de olsa güzel oyun söz konusuydu. Donovan'in 124.milli maci olmasi ve bu ülkenin futbol kahramanligina yakisir bir sekilde sahada yer almasi ya da Onyevu'nun , Altidore'un performanslari müthis ve fakat üzerinde durulmasi gereken 22 yasindan bu yana Antrenörlük meslegi ile hasir nesir olup teorik futbol zekasi üst düzeyde olan teknik direktör Bob Bradley ve onun sahadaki oglu-beyni Gladbach'in Michael Bradley'i. Baba-Ogul Amerikayi Dünya Futboluna ortak etme cabasinda.. Bradley'den böyle bir performansi ben tüm sezon icerisinde Bundesligada göremedim ki Hollanda'dan geldiginde cok cok umutluydum.. Bundesligada da hicbir zaman ortalamanin altina düsmese de ilk defa burada beynini, futbol aklini bize gösterdi. Ona uyum saglayacak iki isim daha olsaydi belki isler biraz daha baska olurdu gibi.. Ilerleyen haftalarda bu formunu sürdürüp gercek bir saha ici lideri olabilecek midir görecegiz.. Ilk defa Amerika ile ilgili bir seyi gönülden destekledim desek yanlis olmaz sanirim.. Güzel bir oyun, keyifli bir aksamdi..

Üründül ve Vuvuzela.!



Yiter yaa yiter..

Üründül kötü Vuvuzuella kötü ama sürekli bu ikisinden sikayet etmek cok daha kötü.

Arkadas, siz Vuvuzuella ve Ömer Üründül'den cekiyorsunuz ama biz de bu sikayetleri birbirlerinden farkli onlarca insandan ayni anda ayni kelimelerle duymaktan muzdarip bir sekilde..

Off o ff.. Tehlike cig gibi büyüyor.

Vuvuzuella sevmeyenler: Vuvuzuella'dan beter sesiniz cikiyor, yeter yahu, otur da seyret maci.

Arjantin - Nijerya: 1-0



Arkadas, ben Nijerya kadar temposuz futbol oynayan bir baska takim gördüm mü simdi onu düsünüyorum. Olur da Kore yerine bu takim ne yapip edip bir üst tura cikarsa gercekten üzülürüm. Kötü, begenmedigimiz Yunanistan dahi kendi sistemine dönüp üstelik iki farkli skor dezavantajina sahip olmasina ragmen bastirdi son saniyeye kadar.. Nijerya ise macin basindan bu yana bitse de gitsek havasinda oynadi ki Arjantin'in geride kalan üc macin toplamindan fazla gol pozisyonu bulmasinin bence Messi kadar nedeni oldular..

4-3-3 gibi dizildi sahaya Nijerya fakat Yakubu iki acigin daha arkasinda konumlandi. Bence tercih hatasi söz konusu. Obasi zaten oldukca formda ve güclü bir isim iken diger kenara tercih Obinna olmamaliydi. Victor Obinna, Chievo günlerinden cok uzakta. O dönemde takip ettigim ve hatta begendigim isimlerdendi lakin Malaga'da forma bulmasina ragmen cok fazla etkili olamamistir. Obasi'ye Odemwingie daha iyi ayak uydurur ve en azindan hizli kontralarla cok daha tehlikeli bir takim olurdu. Bir uyumsuzluk, bir sessizlik, bir yavaslik ki Nijeryali olsaydim cildirmistim sahsen.. Keza Martins, bu sene Wolfsburg'da tüm sezon yatti. Yavaslik, hareketsizlik defansin önünde de ayni sekilde..

Arjantin'i sahada görünce en azindan Maradona'nin secimlerini anlayabiliyoruz. "dogrudur" demiyorum ama anladigimi düsünüyorum. Veron-Cambiasso arasindaki en önemli fark; Cambiasso bir takimin defansif organizasyonunu üstlenir iken hucumda sessizlige bürünür. Veron ise bildiginiz Xavi formatinda oyun kurucu bir defansif orta sahadir. Geriden toplar hep onda toplandi ve fakat Manchester dönemi haric bu kadar formsuz ve kötü Veron'u görmedik biz.. Veron geride konumlanan bir hücüm oyuncusudur. Cambiasso ileride dahi olsa bir defans oyuncusudur. Bu fark ayni zamanda Arjantin'in bu Dünya Kupasinda oynayacagi felsefeyi de düsündügümüz vakit böyle bir secimi dogurdu.

Tevez, Messi,Higuain gibi ofansif oyunculardan kurulu takima bugün sahada cok fazla göremedigimiz Di Maria kenari da eklendigi vakit bu takimin felsefesi ya hucum ya da ölümüne defans olmak durumundadir. Veron-Mascherano orta sahasi ayakta tutmaz, ileriye destek verir, geriyi kuvvetlendirir ama merkezi ortada olamaz. Dolayisla Maradona eli-mahkum hucum oynayacaktir.. Cambiasso'dan vazgecisi burada biraz anlamli oluyor lakin Veron bu performansini sürdürürse cok ciddi elestiriler hakli olarak onu bekleyecektir..

Bir teknik direktör elestirisi günlerdir devam ediyor. Van Gaal, favorilerini söyledikten sonra Arjantin icin iyi takim ama bu iste teknik adamlik da önemlidir diyerek igneliyor filan felan.. Ama dikkat ettiniz mi bilmiyorum bütün duran toplar organize bir sekilde kullanildi Arjantin takiminda. Öyle ki gol cok ilginc idi. Cok saglam bir taktik söz konusuydu. Samuel, ileride golü atmak icin degil öndeki oyuncuyu bloklamak icin oradaydi. O pozisyonda penalti verilmemesinin en önemli nedeni ayni zamanda rakip oyuncunun Samuel'i tutmak icin kollarindan yapismasiydi oysa plan tamamen Heinze'nin üzerine kurulmustu, cok basarili ve cok iyiydi ki galibiyeti getirdi. Ayni sekilde Messi ile sag kenardan tac cizgisinin oldugu bölgeden kullanilan frikik de oldukca iyiydi, tehlike yaratti.. Degisiklikler ise biten Veron ve coktan degistirilmesi gereken Higuain.. Arjantin'in yakaladigi pozisyon sayisi onun üzerinde ve buna mukabil cok ciddi pozisyonlar verse de sayisi tek tük.. Eee ?

Maradona, hicbir seyi yapmasa dahi bir seyi cok iyi biliyor: bir 10 numaranin saha icerisinde ihtiyaci olan seyi. Belki de bunu ondan daha iyi kimse bilemez.! Messi'yi bu kadar etkili Barca bile kullanmamisti. Bir takim Messi üzerine hicbir zaman Arjantinde oldugu gibi kurulmadi. Bütün her sey Messi'yi olabilecek en aktif sekilde sahada var etmek icin. Ve fakat bir takim tutup da Messi'nin basina iki adam koyarsa ne olur, buna göre bir B plani var midir ilerleyen zamanda görecegiz.. ve ayni zamanda Tevez'le gelisen bir kontada Messi'den daha iyi pozisyonda olan oyuncular düsünülmedi bile.. Bu gibi zararlari olsa da cok keyifli bir maci geride biraktik ve Messi oldukca iyiydi..

Nijerya kalecisi Enyeama müthis bir mac cikardi. Messi'nin hemen hemen gol olacak nitelikte cekilmis sutlarini cikardi ve günün adami oldu. Messi, bunlardan iki tanesini atabilseydi elbette her sey baska olurdu. Sadece su mac icerisinde gol pozisyonuna girmesi degil hazirlamasi acisindan bir Messi analizi yapildigi zaman geride kalan üc macin toplamindan fazla pozisyon cikardigini göreceksiniz.. Arjantin takiminda oynamiyor diyenlere en azindan simdilik güzel bir cevap vermistir..

Son olarak bu grubun maclarini izledikten sonra cikmasi gereken iki ülkenin Arjantin ve Güney Kore oldugunu düsünüyorum. Yunanistan dahi su haliyle sürpriz yapsin ama Nijerya lütfen.. oldugun yerde kal.

Güney Kore- Yunanistan: 2-0



Bu macin bir özetini gececek olsak basligini Rehhaggel'in basarisiz 4-3-3 deneyimi olarak atardim yüksek ihtimal. Daha macin basinda cok sey belirginlesti aslinda. Karistiyas gibi bir adami sag kenara alip tamamen ceza sahasi ici golcüsü olan Gekas'i forvette tek tutup Samaras'i diger kenara.. Belki Samaras özellikleri itibari ile bu yeni formasyona uygun gibi görülebilir ama futbol bir takim oyunudur ve ne orta sahasi ne de kenarlarindan forvetteki adamina kadar yabanciladiklari bir sistem.. Anti-Futbol, Pasif takim,Duragan, savunma yani güclü gibi takilari yanina alan bir takimin yapisina ve Rehhaggel ile olusan gelenegine ters bir sekilde sahaya cikmasi cok ama cok büyük bir hataydi ki Koreliler bunu affetmedi.. Ne zaman ki degisilikler ile forveti ikileyip klasik sistemine geri dönüs yaptilar, az biraz skor dezavantaji nedeniyle Kore'nin de izin vermesi sonucu kendilerine geldiler.. Ama biraz gec kaldilar haliyle.

Yunanistan'in ne kadrosunun icerisinde ne de oyun tarzi nedeniyle sempati beslemiyorum. Bunun yani sira 2002 Güney Koresinden bugünün Barcelonasi kivaminda seyir zevki aldigimi cok iyi biliyorum. Bugün o seviyede degiller ama yine de oyunlari keyif veriyor.

Her oyuncu belirli bir teknige sahip, dikine oynuyorlar, cok net bir oyun planlari var, sahada asla ve asla daginik bir görüntü cizmiyorlar.. Sempatik, sevimli bir futbol söz konusu.

Yunanistan'in bu daginik ve kendisinden uzakta yalniz kalmisligini gollerle cezalandirdilar. Yerden paslar, sürekli dikine oyun oynama cabasi ve sonuca gidecek olan yolu oldukca estetik bir sekilde örüyorlar. Penaltilari verilmedi, gereksiz bir faul ile önemli bir pozisyondan oldular ama yine de hakettigi sonucu aldilar. Rehhagel'in 4-3-3 ve yanlis kadro secimini güzel bir oyun ile cezalandirdilar..

10 Chesung Park.. Hasta kaldim. Onuncu dakikada havada asili kaldi ki turnuva icerisinde bir kafa golü kesinlikle bekliyorum. 8 numaralari oyuncu keza yakindan tanidigimiz kaptanlari ile macin kahramanlarindan.. Güney Kore'nin rakiplerin seviyesine göre futbolunda dogru orantida bir yükselme olacagini düsünüyorum..

Arjantin'in maci baslamak üzere..

11 Haziran 2010

Fransa-Uruguay: 0-0



Ikinci mac da berabere bitti.

Bol bol vuvuzuella sikayetleri aliyoruz. Hos olmadigi kesin. Macin tadini da kaciriyor belki ama bu adamlarin bu ayrintidan vazgecmesini de beklemek tuhaf. Onlara göre "olagandisi" pek cok durum oldugu vakit kendi güzelliginizden vazgececek misiniz ki ? Sonuna kadar destekliyorum ben bu Vuvuzuella inadini.. Adamlarin gelenekleri, görenekleri.. Neyse o. Dünyanin bu tarafinda isler bu sekilde yürüyor, size uygun degil belki ama senin de pek cok gelenegin, görenegin, normlarin, ortalamalarin onlara uymuyor, degistiriyor musun ? Yürü be Vuvuzuella diyorum buradan..

Fransayi ben uzun zamandir anlayamiyorum. Neden Domenech'in hala bu takimin basinda oldugu benim icin muammadir. Artik cevabiyla da ilgilenmiyorum.

Geri dörtlünün önüne cin setti gibi Diaby ile Toulalan yerlestirilmis ki bu ikisini gecip de kaleye gidebilecek olana helal olsun. Ribery ve Govou kenarlarda durur iken asil soru isareti Gourcuff'in hangi görev ile sahada bulundugudur. Cok kosmustur, sahanin olmasi gereken yer disinda her yerine basmistir da ne diye sahada bulunuyor ? Kenarlar calismadigi vakit ortadan ölcüdürücü paslari ya da oyuna zenginlik kazandirmasi, Anelka'yi kacirip Ribery'i filan farkli sekilde topla bulusturmasi gerekirdi ama bunlarin hicbirisini yapamadi.. Fransa'nin vari yogu Ribery olmus durumda..

Daha da ilginc nokta su ki tek forvet Anelka sahada. Anelka, yillar yili gezgin forvetin belki de en iyi örnegi. Topla genelde bizzat disari cikip ceza sahasi disarisinda bulusuyor. Yer yer bu bulusmalarindan akilli bir hamle sonrasi güzel bir pozisyon olusuyor ama ortaya kafayi vuracak insan Ribery olmak durumunda olunca sonuc ortada.

Ribery, Malouda ile anlasamadigini ve kadroda olmamasi gerektigini söylemis. Malouda ise ne zamandan beri oyuncular kadrolari belirliyor diye cikmisti. Malouda girer girmez Ribery'in saga gecisi taktik midir yoksa Malouda'dan uzak durmak mi anlamadim ama bu gibi tartismalarin oldugu takimlar genelde basarili olamaz, onu bilirim.

Uruguay 3-5-2 ile sahaya cikti. Aslinda 3-4-1-2. O dörtlünün hemen hepsi defansta gecirdi ömrünü. Iki capa Lugano'nun önünü kapatip merkezden delinmesini engeller iken Perreira'lar kanatlarda bek gibi oynamaya calistilar. Ribery mac boyunca teke tek kalamamistir ve bence bu cok büyük bir savunma düzeni basarisidir. Maxi Perreira ile Victorino ikilisinden kendisini kurtaramamistir. Cok ama cok nadiren Maxi Perreira'nin olmadigi zamanda Arevalo yardima gelmis, yine de Ribery'e alan birakmamislardir. Diger tarafta tehlike daha azdi belki ama Alvaro Perreira'nin Forlan'a kesmeleri de Urugay'in tehlikeli bir kac akinindan ikisini olusturmustur.

Sahsen bu macin benim icin izlenemye deger tarafi Uruguay'in Fransayi etkisiz hale getirir iken ortaya koydugu taktiksel düzen ve disiplinli anlayis.. Bu acidan muhtesemdiler. Onlarin sorunu ise kadronun dengesizligidir. Forlan ve Suarez gibi üst düzey liglerdeki top takimlarin önemli yildizlarina servisi yapmasi gereken Yunan Liginden Ignacio olunca isler koptu. Olmasi gereken köprü görevini yapamayinca Forlan cok daha fazla disariya cikip sahadaki bu mevkinin yapmasi gerekenleri de yapmaya calisti ya da tek basina devirmeye calisti Fransayi. Basarili olamasa dahi ortaya koydugu performans oldukca iyiydi.. Bu gibi savunma düzeninde sahaya ciktiginiz vakit ileri cikislariniz cok iyi organize olmak durumunda ve Mourinho'nun Sneijder'i gibi etkili bir pasör olmak durumunda. Uruguay'in temel problemi Fransa'yi ancak etkili acik oyuncularini geri cekerek durdurabilirdi ve onlarin hucumda yer alamamalari nedeniyle ileri ikili yalnizlari oynadi,Forlan'in bireysel becerisine ya da yer yer Alvoro Perreira'nin cikabildigi vakit güzel paslarina.. Su oyun tarzina cok iyi bir on numara kondurabilselerdi tadindan yenmezdi kesinlikle bu takim..

Bana göre 3-5-2 cok gecerli bir sistem degil. Burada da basarili bir 3-5-2 oldugunu ben pek söyleyemem. Pereira'lar cok kosmus olsalar da baktiginiz vakit Güney Afrika'nin orta sahasindan daha fazla metre kosmamislardir zira hucum aksiyonlarinda cok fazla yer alamadilar. Ne zaman ki bu sistemin kenar adamlari hem rakibi durdurup hem de hucuma zenginlik katar, belirleyici olurlar ancak o zaman..

Velhasil Irlanda'nin hakkini yiyerek buraya gelmeleri bir yana basindaki hocadan,secimlerinden ve su oyundan dolayi Fransa'nin tez bir sekilde cekip gitmesini istiyorum. Uruguay'i da cok savunmasindan dolayi tebrik ediyorum kesinlikle..

Macin adami bana göre yine de Maxi Perreira'dir. Zira bu adam Ribery'i bitirmesi bir yana sag bekten sol aciga kosu gerceklestirmistir yeri ve zamani geldiginde..

Güney Afrika - Meksika: 1-1



Dünya Kupasi, bu büyük sölen sonunda basladi. Gruplardan dahi cikmasi cok da muhtemel olmayan iki takimin mücadelesi en azindan benim bekledigimden cok daha keyifli gecti.

Meksika ekranlardan bizlere 4-3-3 dizilimi ile sahaya cikacagi gösterildi oysa sahada var olan dizilim oldukca farkliydi. 3-4-3 ve hatta 2-3-5 gibi tuhafliklar yasandi ilk yari. Benim iki kenarda oynayacak diye bekledigim Vela-Gio daha cok merkeze orta üclünün önüne yerlesti.Aguilar ileri cikti ki Juarez'in de yardimiyla burada kalabalik olup Afrika kalesine yüklendi. Takim kaptani Torrado, forvet arkasina gecen Gio ile müthis uyum icerisinde ataklari yönlendirir iken yer yer iki stoplerin önüne üc tane defansif orta saha ve besli bir forvet hatti kurdu Meksika. Bu durumda klasik 4-4-2 oynamayi düsünen Afrika, besli ve cok kosan bir orta saha ile savas cigligini karsilamaya calisti.

Meksika, ilk yari boyunca rakibinden daha önce ilk hamleyi yapip presle kazandigi toplari ileriye dogru yönlendirdi.Ve fakat burada Gio haric cok fazla bir fikir üretemediler. Afrika ise Pineaar önderliginde nadiren ciktiklari hucumda Meksika'dan cok daha bilincli set hucumlari gerceklestirdiler. Her atagi kalede bir etki yaratacak sekilde sonlandi. Meksika ileride kalabalik bir sekilde golü arar iken Gio'nun Galatasaray macerasi boyunca varolan cenabet durumu nedeniyle golsüz bir sekilde ilk yari sonlandi. Takim, saga her adamiyla yaridima geldi. Vela orada pozisyon buldu, Juarez Aguilar'in arkasini kolladi ve yer yer Gio da oraya yardima geldi ki aslen macin ilk yarisinin yildizi Thwala'yi dagitan Aguilar olusmustur Giovanni Dos Santos ile beraber..

Iki seyi cok begendim. Meksika'nin saha icerisinde bana göre oldukca akili bir yerlesim sergilemesini ve Afrika'nin bu kisitli gücüne ragmen gerceklestirdigi hucum aksiyonlarinin oldukca bilincli olmasi. Her zaman genis alanda az adamla olsa dahi hucum etmek, dar alanda kalabalik rakibe karsi fikir üretmekten cok daha zordur. Giovaninin önderliginde takim yer yer güzel hucumlar üretse de toplamda o baskinin dogurduklari cok daha fazla olmaliydi. Bekleri geride civileyip Torrada-Juarez'in öne kaydirip hucumsal aktivitelere katilim göstermesi bence Meksika'nin daha efektif, daha etkili pozisyonlar üretmesini saglayacakti. Üclü orta sahayi geriye cekip beklerle ön üclüyü birlestirmek baskiyi getirir ama bu oyuncularla en fazla sonuc bu olur.

Ayni zamanda Meksika'nin oynadigi dizilim oldukca tehlikeliydi. Böyle hucumda kalabalik bir sekilde oldugunuz vakit baskili oynamaniz kacinilmaz ve fakat mesele bu arkada biraktiginiz genis alani koruyabilme basarisidir. Cok basit bir top kaybinda üc pas ile cezalandirildilar.. Ki sadece bu degil, cakili savunmasi oldugu vakit dahi ileriye cikan Afrikayi durdurmakta oldukca zorlandilar..

Güc dengesi esliginde yorumlar yapmak gerekir. Güney Afrika, yildizi cok fazla olmayan ve kapali savunma Parreira taktigiyle sahada sonuc almayi istiyor. Dolayisla gerek yerlesimden gerekse de takimin kadrosunun iceriginden dolayi varolan taktik nedeniyle baskiyi yemeleri cok da sürpriz degil. Tam da bekledigim gibi o hizli ve güzel hucumlarindan bir tanesinin etkili olmasi sonucu maci da tipik Parreira skoru ile 1-0 bitireceklerdi lakin o duran top organizasyonu öncesi öyle bir hata yapildi ki.. Henüz orta kesilmeden bir grup meksikalinin aralarina Afrikali almadan bekledigini görünce golü hissettik.. Top tam da o bölgeye düstügü vakit Parreira'nin takiminin tek ölümcü hatasi onu galibiyetten etti.. Sonrasinda etkili kontralar yasansa da sansizlik/direkler üc puandan etti takimi.



Gio macin heyecani oldu. Macin en özel adamiydi kesinlikle. Böyle bir oyuncuyu almayi DK sonrasina birakan zihniyet kim olursa olsun tarafimdan Dünya Kupasi sonrasi bir kez daha ödüllendirilecektir. Macin adami degildi sadece, keyfiydi, tadiydi, tuzuydu.. Gözüm üzerinde Giovannim..

DK 2010 Basliyor.!



Artik söz Futbol'un..

DK 2010 Tahmin Yarismasi Tahminim.!



Tribündergi güzel bir tahmin yarismasi düzenlemis. Kazanana ödül olarak Playstation verecegini beyan etti(vermezse buradayim ben) ve ayni zamanda Dünya Kupasi tahminlerimizi de belirtme firsatina sahip oluyoruz. Hemen tahminlere gecelim:

Sampiyon: Ispanya

Yari Finalistler: Ispanya, Arjantin,Hollanda Almanya

Sampiyon: Ispanya

Gol Krali: Messi

Grup Birincileri: Fransa, Arjantin,Ingiltere,Sirbistan,Hollanda,Italya,Brezilya,Ispanya.

Tahmin olunca süprizlere pek yer verilmiyor. Su tahminlere bakarak mutlaka iki yanlis cikacagini ben cok iyi biliyorum ama zaten mesele o iki yanlisi görebilmektedir.

10 Haziran 2010

Ali Ece-Mustafa Sapmaz Ikilisiyle Lig Radyo.!


Cok uzun zaman önce, blogun ve hatta futbol bloglarinin bu denli popüler olmadigi sirada Ali Ece'den bir mail almistim. Ben o dönemde kurdugum iliskileri ya da takip ettigini belirten ünlüleri biraz daha fazla seviyorum. Zira o popüler olmayan ortamin icerisinde ancak futbola gercekten tutkulu insanlar sizi kesfedip ulasabilirlerdi.. Kimileriyle bugün hala devam eder iletisim ve ben bugün onlara, o günde 100 kisilik okunma zamanlarindan buraya ulastiklari icin ayri bir deger veririm.

Velhasil Ali Ece ile o zaman baslayan iletisim bugüne kadar sürdü ve Lig Radyo'da hafta ici her gün Mustafa Sapmaz ile gerceklestirdigi 18:00 - 20:00 arasi yayin saati olan Dünya Kupasi Özel Total Futbol 'a beni de davet etti. Programa neredeyse her gün on ya da on bes dakikalik sürelerle katiliyorum ve inanilmaz keyif aldigimi söylemeliyim. Gerci at yarisi spikeri kivaminda bir katilim söz konusu ama dinleyen icin degil de benim icin inanilmaz keyifli..

Keyif nasil alinir ? Ayni keyfi aldigini hissettigin diger bir insanin varligiyla mümkün olur. Ali Ece'yi zaten cok iyi biliyorsunuz ama benim biraz daha ilgimi ceken Mustafa Sapmaz oldu. Zira burada yasamamasina ragmen en az benim kadar burasinin havasina, suyuna ve futboluna asina bir insani tanimak benim icin oldukca sürpriz bir gelisme olmustur. Artik programi katilim gösterecegim icin degil bizim gibi romantik futbol sevdalilarin keyifle dinleyecebilecegi bir program olmasi nedeniyle dinliyorum.. Keza Mustafa Sapmaz'in anlatimindaki huzur,dinginlik, keyif, bizim atyarisispikeri havamizdan cok baska. gerek icerik, uslup ve gerekse de o aldigi futbol keyfini sesine yansitan tonu nedeniyle de dinlenilesidir.

Dünya Kupasi tek basina futbol olamaz. Hele ki gecmisten bagimsiz bir sekilde günün trendleriyle degerlendirilmesi isin özünden kopmaktir. Gecmisiyle iliskilendirip bir bütün halinde bu kupanin keyfini alamiyorsaniz cok sey kaciriyorsunuz demektir. Almak istiyorsaniz program sonlara yaklassa da hala devam etmektedir. Bugün Almanya'nin grubunu degerlendirmek icin TSI ile yaklasik 19:00 gibi baglanacagiz tekrardan.. Ilgisi olanlar 92.3 Lig Radyo'yu internetten dinleyebilirler..

Yetkin abi, gerekli uzatmalardan dolayi seni de seviyoruz kesinlikle..

Bu Kare Bize Bir Seyler Söylüyor.!



Diyor ki..

Ülkenize, liginize iki teknik adam getirdiniz. Her ikisi de teknik direktörlük meslegi icerisinde dinzorlasmamis, Dünya futbolunun degisen yeni futbol aklinin temsilcileri konumunda. Daha da ötesi cok degil üc yil önce Dünyanin en büyük iki klubünün basinda bulunma serefine erismisler, birbirlerine rakip olmuslar, dönem dönem her ikisi de basarili olmus, güzel sonuclar almistir.

Rijkaard'in son klubü Barcelona,Schuster'in Real Madrid. Artik olasi bir basarisizligin nedenlerini su secimlerden sonra baska yerlerde aramanin zamani gelmistir.

Ya da;

Bakilacak olan kriterler konusunda bir degisime gidilmelidir.

Son olarak; Augsburglu yani memleketlim olan Schuster sadece Besiktas'a degil Ülkeye de hayirli olsun. Basarili olup olamayacagini bilemeyiz ama su kesin ki son derece güzel. cekici benim sevdigim bir futbolu oynatacaktir Besiktas'a. Yeter ki onunla inatlasmayin ve onu güzel bir sekilde yönetin.. Bu durumda 4-4-2'nin güzel opsiyonu Hilbert de anlam kazanmis oluyor..

201Ö.!









Dünya Kupasi 1 numarali yildiz adayim:Mesut Özil.!

Teknolojinin Futbola Karisimi.!



1966 Dünya Kupasi finalinde Almanlar, 2-1 yenik götürdügü maci son saniyede beraberlige getirerek uzatmaya tasirlar. Iste ne olduysa bu uzatmaya giden macin ilk devresinde Geoff Hurst'in cektigi sut sonrasi oldu. Top üst direge carpip cizginin biraz berisine-gerisine iniyor ve hakem bir kac saniye icerisinde gerceklesen bu pozisyon icin gol kararini veriyor.. Arkasindan yüklenen Almanya bir kontra golü daha yiyor ve 1966 Dünya Sampiyonu "Wembley Golü" olarak anilacak gol nedeniyle Ingiltere oluyor. Bugün bile bu gol hala tartisilir, topun cizgiyi gecip gecmedigi üzerine konusulmaya yillardir devam ediliyor.

44 yil öncesinden bahsediyoruz. Peki bugün final macinda benzer bir durum yasansa degisen bir sey olacak midir ? O zaman görüntüler siyah beyaz, cekimler tek yönlü ve kameralar cok fazla detaya sahip degildi, peki bugün ? Bunu önleyebir miyiz ? Cevap: Evet..



Misal Chip.. Topun icerisine yerlestirilecek kücük bir cip ile bugün topun cizgiyi gecip gecmedigini net bir sekilde ögrenebiliriz. Lakin futbol kurallarini belirleyici kurum olan International Football Association Board (IFAB) mart ayinda bu chip mevzusunu tartisti ve futbolun disarisina cikardi. Futbolun kurallari 1913 yilindaki toplanti ile belirlendi. O belirlenmis kurallarin disina cikabilmesi icin o gün yürürlüge gecirilen kural geregi üyelerin en az dörtte ücünün onaylamasi gerekiyor. Gectigimiz mart ayinda iki yeni teknolojinin futbolun icerisine girmesine cesitli nedenler izin verilmemistir.

Neden böyle bir teknolojiden faydalanamayiz sorusunun en önemli cevabi futbolun evrensellesmesine vurulacak bir darbe olarak görüyorlar. Bu belki basit bir chip gibi görünüyor lakin calisabilmesi icin gerekli techizati her klubün saglamasi mümkün degildir. Ceza sahasi icerisinde kucuk bir magnetik alan üretimi icin kalenin arkasina ince kablolar yerlestirilip topun icerisindeki sensor üzerinden topun cizgiyi gecip gecmedigini kesin bir sekilde üstelik yaklasik bir saniye icerisinde hakemin saatinde karar gözükecek sekilde belirleniyor.. Lakin böyle bir imkani kimler ve hangi takim saglayabilir ?

Futbol evrenseldir. Iki direk koyarsin, iki takim cikarip hakemi ortaya dikip macini oynarsin. Futbolun kurallari profesyonel ve amatör liglerin hemen hepsinde ayni sekilde uygulanir. Bu avantaj sadece profesyonel kluplerin kendisine saglayabilecegi bir ayricalik oluyor ve bu da amatör takimlar ile profesyoneller arasinda fark yaratacak, basta da söyledigimiz gibi evrenselligini de zedeleyecektir.

Ve fakat reddedilen sadece chip degildi.. Tenis maclarinda kullanilan farkli kamera acilariyla 3D Simulasyon üretimi sonucu topun cizgiyi gecip gecmedigi cok da ucuza ögrenebilirdik. Mart ayinda bu da Chip teknolojisi gibi reddedildi.


Su kesin ki ben bugün en azindan Dünya Kupasi Finali, Sampiyonlar Ligi finali gibi tek macin cok fazla seyi belirledigi ortamda bu gibi teknolojilerden faydalanilmasi taraftariyim. Chip, bir saniye icerisinde kesin karari hakemin saatine iletiyor, ne duraklama ne de futbolu yavaslatan bir sistem söz konusu. Eskiden hatalar olsa dahi insanlari cok fazla rahatsiz etmiyordu zira 1966 dünya kupasinda oldugu gibi bugün dahi topun cizgiyi gecip gecmedigi kesinlestirilemiyor. Ve fakat bugün yapilacak bir hakem hatasinin ardindan kopacak firtinanin ömrü oldukca uzun olacaktir; zira haksizligin boyutu cok ama cok büyük olacaktir..

8 Haziran 2010

Marko Arnautovic Bremen'de.!



Neden neden neden bu oyuncuyu Türkiye Süper Liginden bir insanoglu göremedi de Bremen ? Alinabilirdi.. 21 yasinda, üst düzey bir yetenek.. Inter, kiraladigi oyuncuyu almaktan vazgecince problemli oyuncularin ilaci olan Schaaf-Allofs ikilisi bunu kacirmadi.. 6,2 milyon euro diyorlar bonservisi icin .. 4 yillik bir sözlesme..!

Mourinho, cocuk gibi diyor Arnautovic icin , ben üc yil önce söyledigimi tekrar ediyorum: Kucuk Ibrahimovic.! Biz oyun stili nedeniyle -uzun boy, teknik oyuncu- benzestirir iken bugün görüyoruz ki karakter olarak da Ibra'ya benziyor..

Velhasil, Bremen müthis bir futbolcu aldi, tek sorun onu oynatmak.. ve bu klup Bremen oldugu vakit sanirim bu konuda sorun yasanmayacaktir. Diego gibi üzerinden saglam bir para kazanma ihtimali oldukca fazla.. Yetenekli futbolculari her zaman baska sevip askerlere de tercih ettigimden beni oldukca memnun eden bir transfer olmustur..

Klinsmann Cildirirsa.!



Efsanedir arkadaslar bu.. Klinsmann, 1997 yilinin mayis ayinda oyundan 80.dakikada o zamanki Bayern Münih teknik direktörü Trapattoni tarafindan cikartilir. Klinsmann öyle sinirlidir ki trappiye yagdirir agzina ne gelirse ve resimde gördügünüz reklam panosuna öyle bir tekme atar ki sonrasinda sakatlanir.. Efsane olmustur bu.. Peki bu teknik direktörünü asagilayan davranis sonrasi sizce ne olmustur ?

a:) Uli Hoeness, teknik direktörüne yapilan bu saygisizligin hesabini her saygin klubün yöneticisinin yapmasi gerektigi gibi sormus, soyunma odasina girmis, yavas bir sekilde Klinsmann'a yaklasip "gel kulagina loddar hakkindaki son dedikoduyu söyleyecegim, valla" deyip kendisine savunmasizca yaklasan Klinsmann'a kafayi gömmüstür. Klubün degerleri bu sekilde korunur cunku.!

b:) Hoeness önce yasina sonra fizigine bakip Klinsmann'i alt edemeyeceginn farkinda olarak azili düsmani Loddar'a gitmis, su Klinsmann'i soyunma odasinda kistirsak mi demistir.. Loddar, ben de bu boy, sen de bu göbekle bu is olmaz, Beckenbauer de gelirse olur demis ama sonra korkmuslar, vazgecmisler..

c:) Teknik direktörüne yaptigi bu saygisizligi icine yediremeyen Hoeness, Klinsmann'in da fiziginden korkarak Carsten Jancker'i üc yillik sözlesme karsiligi Klinsmann'i dövmeye ikna etmis. Lakin arkadaslik baglari kuvvetli olan Jancker sözlesmeye imzayi atar atmaz caymis cunku cok yüklü bir tazminat eklettirmis, dedikodulara göre yüzde onbesini de Klinsmann'a vermis.. bastan beri bir planmis, birbirlerine hitap ederken Ramiz dayi, Ezel gibi garip hitaplar da edinmisler.. Onlar da biliyormus ki klubün degerlerine saydirirsan soyunma odasinda kistirilirsin.!

Sonucu hep beraber görelim..

7 Haziran 2010

Magath-Fink-Hilbert-Yönetim.!



Magath'in bugün Schalke'den ayrilmasinin imkansiz oldugunu kavrayamayacak düzeyde bir yönetim nasil olur da Bundesliganin derinliklerine inseniz dahi cok zor kesfedeceginiz Fink gibi bir adami transfer eder ? Hilbert riskini alabilecek kadar Bundesliga bilgisi olan insan Borsaya Magath ismini nasil verir ?Magath konusundan cok iyi anliyoruz ki Bundesligacahili olan adamlarin buradan oyuncuyu nasil transfer ettikleri konusunda ROGON oldukca önemli bir danisman ya da tek belirleyici.!(Magath Türkiye icin,isbilmez yönetim icin olabilecek en iyi secimlerden birisidir)

Ister Sampiyonlar Liginde ilk defa basarili olup da tüm Avrupaya kendisini tanitacak konuma gelmis Fenerbahce'nin inanilmaz geri cöküsü, ister Galatasarayin Avrupada deplasmanlarda rakiplerini ezip gecer iken yapilan yönetim yanlislari, isterseniz de Besiktas yönetimi.. hep ayni soruyla karsilacaksiniz..

Yildirim Demirören-Aziz Yildirim-Adnan Polat, futboldan gercekten ne kadar anliyorlar ? Neden Bayern Münih eski futbolcular kümesi tarafindan yönetiliyor ? Neden Bremen Neden diger bütün avrupai kluplerin basinda ayni zamanda teknik adamlik yapacak kadar futboldan anlayan insanlar var da bizde isadamlari sadece? Neden Alianz'in, Telekom'un, Adidas'in patronlari en üst yönetimin icerisinde ve hatta yüzde on, onbes gibi rakamlarla klubün hisselerini satin almasina ragmen sportif kararlarin hicbirisinde yoklar ? neden bunlar icin sadece spordan gelen insanlari takimin basina gecirip geri cekiliyorlar ? Onlar mi cok salak biz mi cok zekiyiz ?

O Aurelio gitmese, o on numara krizi zamaninda farkedilip son gün oldugu icin 8 milyon verilmese tas catlasa iki milyon edecek adama, sonra Meira,Nonda satislari ve Lincoln geyikleri olmasa.. Bugün belki bir UEFA kupamiz daha olabilir miydi ?

Gördügünüz carpikliklari bir sekilde yazmak gerek, yazin.. Ben burada neden tüm maclar canli yayinlanmiyor dedigimde ohooo dediler.. seneye yayinlanacak. Belki sizin yaziniz benim gibi en fazla bes kisiye ulasiyordur amma velakin o bes kisiden birisinin sesi belki milyonlara ?

Üstünel-Lincoln Kavgasi.!



Lincoln röportaj verdi ve Hamburg maci sonrasinda Haldun Üstünel'in kendisinin üzerine alkollü bir sekilde yürümesini unutamadigini söyledi. Hatta FIFA'ya sikayet etmeyi düsünmüs ama haliyle odadaki kimse bu olaya sahitlik etmek istememistir. Hamburg'un ilk macindan bahsediyoruz arkadaslar.. Simdi oturup düsünün, Galatasaray o dönem nasil bir konuma sahip idi ve ligi ne sekilde bitirdi ?

Burada yaza yaza artik okuyan insanlara bayginlik verdim ben.. Yeri geldiginde bana itiraz eden kesimden pek cok insan kendi kösesinde/blogunda dahi ayni noktaya geldi, tikandi kaldi. Ben Skibbe'nin otoritesinin tartisildigi bir ortamda yardimcilarinin görevlerinden teknik adamdan habersiz bir sekilde alinmasindan bu yana yazip ciziyorum, binlerce kez dedim, Galatasarayin sportif direktörü konumunda olan insanlar sacmalayip duruyor, cezasini da O Hakan Sükür'lü Sampiyonluktan bu yana bu takim ve taraftarlari cekiyor. Bir degil iki degil üc degil bes degil..

Yukaridaki olaya gelelim. Diyelim ki Lincoln "Fuck off" gibi yabancilarin cok kullandigi bir isyan cümlesi degil de düpe düz küfür etmis olsun Galatasaray efsanesine.. Ne söyledigi, kimin hakli haksiz oldugunu bir kenara birakin, bir oyuncunuz suc islemis, degerlerinize saldirmistir. Ne yaparsiniz ? Unutmayin ki siz Galatasaray yöneticisiniz.. Akli basinda, sayginligi olan bir klubün degerlerini korumasi nasil olur ?

Akli normal calisan bir adam cezayi keser, o günün aksaminda Lincoln'ü ülkesine gönderir, basin toplantisi düzenler ve Bülent Korkmaz degerinden bahseder. Tüm ülke, futbolcular da burada anlar ki Galatasaray'in bir degeri vardir ve ona sahip cikiyor. Cok da tasvip etmedigim bir eylem olsa da degeri gösterme acisindan dogru olan Besiktas'in Nouma örneginde oldugu gibi.. Cezasi bellidir.

Peki burada ne oldu ?

Lincoln bunu aciklamasa, aylar sonra röportaj vermese kim nereden bilecek Galatasarayin degerine sahip ciktigini ? Üstünel kisisel show mu yapiyor, Galatasarayin degerine mi sahip cikiyor ?

Yahu sen adami dövüyorsun ama ayni adamdan saha icerisinde performans bekliyorsun, gerzeklik degil midir bu ? Hamburg'un kendi evimizde oynadigimiz macta Lincoln oynamadi diyorsun ? Benim üzerime gelecek yönetici ,dövmek isteyecek ben de o klup icin canimi disime takacagim..?

Ayni zamanda Galatasaray Bülent Korkmaz'a nasil bir deger bicmistir ? Galatasaray sonrasi Bülent Korkmaz'in Türkiye Süper Liginde degeri düsmüstür, taraftarlar isliklamistir, teknik adamligi da kötü yole girmistir.

Böyle gerzek bir yönetim anlayisi olabilir mi ? Takimin icine etmek bu degil midir ? Galatasarayin rakipleri o dönem öyle bir puan kaybetti ki Bülent Korkmaz, sampiyon dahi olabilirdi. 10 kisi kalmis Eskisehirspor'a kendi evinde yenildi. Lincon klubede idi.. Hacettepe son sirada idi, ona puan kaybetti.. UEFA kupasindan elendi, Sampiyonlar Liginden oldu.. Milyonlarca dolar yahu ?

Gercekten Haldun Üstünel'in Bülent Korkmaz'a sahip ciktigini düsünüyor musunuz ?

Lincoln icki icmez. Lincoln gece hayati da yasamadi burada. Tipik yildiz oyuncu kaprisleri vardir vesaire. Lincoln Bundesligada alti yil oynadi. Lincoln, Arda Turan gibi yapip Haldun Üstünel'e soyunma odasinda cikisip "Sen kendi isine bak" de diyemedi, basindan elemanlari kekleyip arkasina da alamadi.. Onlarla iki cay icip süper destek de saglayamadi kendisine. Tüm sucu üzerine yüklenmip cekip gitti.. 2,5 milyon euro da kazandirarak. Fenerbahce'nin Guiza'da kaybettiginin cok cok azina maliyeti oldu.

Neden gelmedi ? Siz gelir miyidiniz ?

2 yildir o isim geldi, bu isim gittinin disinda Galatasaray Futbol Klubünün elle tutulur tek bir basarisi yoktur. Giden milyonlari var, öne cikan yildiz yöneticileri.. Hepsi bu.!

Takimin potansiyeli vardi, oyunu iyiydi, comak soktunuz.. Oyuncunuz süper lige damgasini vurmus bir sekilde gidiyordu, soyunma odalarinda dövdünüz.. Gelen alemci oldu, giden yildiz olacaktir.. Bu nasil bir yönetim anlayisidir ?

Simdi az önce Lig Radyo'da dinledim, Futbol Subesi yeniden yapilandiriliyormus.. Belki artik icerisinde soyunma odasina girip oyuncu dövmek filan yoktur ? Aziz Yildirim'a laf atacaginiza önce bir aynaya bakin derim ben..